Pınar Öğrenci
Arradamento Mimarlık 1999, sayı 7/8

Yaşadıkları kente damgasını vuran, bazen bütün bir semtin gelişiminde bir ‘developer’ gibi rol oynayan büyük aileler, her dönemde ve her coğrafyada karşımıza çıkar. Banker Kamondo Ailesi, yaptırdığı han ve apartmanlar yanında ünlü Kamondo Merdivenleri ile Galata’ nın kentsel gelişiminde rol oynamıştı. 1870’ lere kadar önemli bir yerleşmeye sahne olmayan Moda, önce banker Lorando ve Tubini ailelerinin daha sonraları Whittall’ ler ve Lafontain’ lerin yerleşimleriyle ilgi çekmeye başlamış, bahçeli köşkleriyle kısa sürede bir altkent peyzajına kavuşmuştu. Bu yazıya konu olan Sarıca Ailesi ise Moda, Caddebostan, Beyoğlu ve Elmadağ’ da yaptırdığı ‘köşk, apartman ve pasajlarla’ İstanbul’ un kentsel gelişimine damgasını vurmuştu. Yüzyıl dönümünün belgesi niteliğinde olan bu yapıların mimarları, hakkında az şey bildiğimiz A. Jasmund ve mimarlık tarihi literatüründe yer almamış olan C. Pappa’ dır.

İstanbul konut biçimleri toplumsal dönüşümlerin yaşandığı 19. yüzyılda değişim sürecine girmiş, bu dönemde geleneksel konut, modernleşme sürecinin etkileri ile farklı kategoriler ortaya çıkarmıştı. Köşk ve sayfiye evleri,mahalle evleri, sıraevler ve apartmanlar dönemin özgün değer taşıyan tipleridir. Bu makalede üst tabaka konutlarının değişimi, tipik bir 19. yüzyıl üst tabaka ailesi olan Sarıca Ailesi’ nin yaptırdığı yapılar üzerinden irdelenecektir. Genel örneklerden değil, büyük girişimcinin bizzat kendi eğilimini çarpıcı bir şekilde yansıtan köşkler ve apartmanlar üzerinden yapılacak olan bu değerlendirmede, halkın çoğunluğunun yaşadığı mahalle evleri ve genellikle toplu girişimi gerektiren sıraevler konunun dışında kalacaktır1.

Toplumun en küçük sosyolojik birimi olan, kültürel ve ekonomik evrimlere göre biçimlenen çekirdek ailenin, yüzyıl dönümündeki değişim sürecinden etkilenmesi kaçınılmazdı. Alt tabaka Osmanlı ailesinin bu değişim dinamiğinden çok fazla etkilenmediği söylenebilir, zira değişim, dönemin hareketli sosyo-kültürel ve ekonomik ortamına eklemlenebilme ölçüsünde yaşanabilirdi. Bu durumda değişimin aile yapısına yansıması, batılılaşma / modernleşmenin taşıyıcısı konumunda olan üst-orta tabaka aileler üzerinde olmuştu. Tanzimat ailesi olarak adlandırılan bu aile tipi, toplumsal ve kültürel değişimden etkilenen ve bu değişimin öncülüğünü üstlenen yenilikçi, Batıcı yüksek bürokrasinin konak ailesiydi. Yepyeni bir aile biçiminden çok bir değişim modeli ve özlemi olarak anlaşılması gereken Tanzimat’ ın konak ailesi, İstanbul’ un yaygın aile tipi olmaktan uzaktı. Bu aile tipi yapısal açıdan olmasa bile kültür ve değerler sistemi açısından geleceğin modern ailesinin öncüsü olmuş, gelişme ve değişmenin nüvelerini içinde taşımıştır2 .

‘Sarıcazadeler’ olarak da anılan Sarıca Ailesi, İstanbul’ un fethinden sonra Yunanistan’ ın Evvia (Eğriboz) Adası’ ndan göç ederek İstanbul’ a yerleşir. Sarıca Ailesi’ nin en eski üyeleri hakkındaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Ulaşılan yazılı ve sözlü bilgiler 19. yüzyılın ikinci yarısından geriye gitmiyor. Sarıca Ailesi’ nin günümüze kadar uzanan oldukça geniş bir kanadı, 19. ve 20. yüzyıllarda yaşayan Ragıp Paşa ve Arif Paşa kardeşlere dayanır3. Ailenin büyük oğlu Ragıp Paşa (1857-1920) Galatasaray Lisesi’ ni ve Mülkiye Mektebi’ ni bitirdikten sonra mabeynci olarak Yıldız Sarayı’ na alınır ve 1908 yılına kadar II. Abdülhamid’ e yakın sivil bir paşa olarak kamu hizmetini sürdürür. İyi derecede Rumca ve Fransızca bilen, Batı kültürüne ilgili zevkli kişiliği ile tanınan Ragıp Paşa, devlet memurluğunun yanısıra ticaretle de ilgilenmiş, Tekirdağ yolundaki Omurca Çiftliği’ ni ve Omurca Rakı Fabrikası’ nı kurmuş, Ereğli’ de maden işletmeciliği yapmıştı. Ragıp Paşa’ nın yaptırdığı bilinen yapılar Caddebostan’ da Ragıp Paşa Köşkü (1906-1907, A. Jasmund), aynı arazide kızı için yaptırdığı Tevhide Hanım Köşkü (1906-1907, A. Jasmund), Beyoğlu’ nda birbirlerine yakın konumdaki Anadolu, Rumeli ve Afrika Pasajları’ dır (19. yy. sonu - 20. yy. başı, ?)4.

Ragıp Paşa’ nın kardeşi Dr. Arif Paşa (?-1933) ise Atina’ da tıp eğitimi gördükten sonra İstanbul’ da yerleşmiştir. Moda’ da yaşayan Arif Paşa, Yıldız Sarayı’ nda doktor olarak çalışmıştır. Arif Paşa’ nın yaptırdığı bilinen yapılar Moda’ da Arif Paşa Köşkü (1903, C. Pappa) ve Arif Paşa Apartmanı (1903-1906, C. Pappa), Elmadağ’ da şimdiki adı Sarıcazade Abdullah&Osman Bey Apartmanı olan Arif Paşa Apartmanı’ dır (1902, C. Pappa)5.

Yukarıda kısaca tanıtılan, dönemin gelenekçi ve İslamcı ulema aile tipiyle karşı saflarda yer alan, yenilikçi ve Batılı tercihleriyle değişen aile yapısının tipik bir örneği olan Sarıca Ailesi, Tanzimat ailesinin karakteristik özelliklerini taşır. Özellikle Levantenler ve Rum asıllı Osmanlılarla yakın ilişki içinde olan aile, her dönemde Batı kültürüne olan ilgi ve yakınlığını sürdürür. Geleneksel birarada yaşam biçimine bağlı olan Sarıca Ailesi’ nin bu yaşam biçimini bir ölçüde aştığı söylenebilir. Zira Ragıp Paşa ve Arif Paşa aileleri ayrı evlerde yaşamışlardı. Ancak yakın yerleri tercih etmeleri ve Ragıp Paşa’ nın kızı için kendi köşkü ile aynı arazide olan bir köşk yaptırması ailenin ‘geleneksel birarada yaşam biçimine’ bağlılığının ifadesidir.

Sarıca Ailesi’ nin yaptırdığı yapıları iki başlık altında toplayabiliriz. Birincisi kendi yaşam alanları olan köşklerdir, ki bunlar yeni gelişen sayfiye bölgeleri olan Moda ve Caddebostan’ dadır. İkincisi ise kiraya vermek üzere spekülatif amaçlı olarak yaptırdıkları apartman ve pasajlı apartmanlardır, ki bunlar da kentin şimdi olduğu gibi o dönemde de ticaret merkezi olan Beyoğlu ve Harbiye semtlerinde yer alır. Yapıların bulunduğu semtler tesadüfi değildir, dönemin yüksek bürokrat ya da tüccar ailesinin genel eğilimini yansıtır. Bu aileler bir taraftan üst tabakanın yaşam tarzına eklenen yazlığa gitme ve kent merkezinden uzaklaşarak doğaya açılan ‘dışa dönük’ yaşam eğilimi ile kentin yeni gelişen bölgelerinde geniş bahçeler içinde köşk ya da konaklar yaptırmış, diğer taraftan da ekonomik birikimin değerlendirilmesi amacıyla kentin spekülatif açıdan en değerli bölgesi olan Beyoğlu ve Harbiye gibi kent merkezinde yer alan semtlerde büyük apartman ya da pasajlı apartmanlar yaptırmışlardı. Bu yapılar konut ihtiyacının karşılanmasının yanısıra yaptıranın güç ve prestijinin göstergesi niteliğinde ihtişamlı örneklerdi.

A. Jasmund ve C. Pappa

Ragıp Paşa’ nın Caddebostan’ da kendisi ve kızı için yaptırdığı köşklerin mimarı A. Jasmund’ dur. Alman mimar mühendis Jasmund, 1889 tarihli Sirkeci Garı ile tanınır. Berlin Üniversitesi’ nden mezun olan Jasmund, 1888’ de Doğu mimarlığını incelemesi için İstanbul’ a gönderilir ve aynı yıl Sirkeci İstasyon binasının tasarım ve inşasını üstlenir. Ragıp Paşa ve saray çevresi ile iyi ilişkiler kuran Jasmund, Osmanlı Devleti tarafından Mühendishane-i Berr-i Hümayun’ da ve Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’ nde çalışmak üzere görevlendirilir. Jasmund Sirkeci Garı ve Ragıp Paşa’ ya yaptığı köşkler dışında Deutsche Orient Bank için Bahçekapı’ da Germina Han’ ı tasarlamıştır6.


Arif Paşa’ nın birbirine yakın zamanlarda yaptırdığı yapıların mimarı Constantin Pappa’ dır. Pappa, 19. ye 20. yüzyıllarda İstanbul’ da faaliyet gösterip, Osmanlı mimarisi hakkında yazılı ve çizili kaynakların sınırlılığı nedeniyle literatüre girememiş mimarlardan biridir. Pappa hakkındaki ilk bilgiler Sarıca Ailesi ile yapılan görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Rum olan Pappa, Arif Sarıca ailesiyle yakın ilişkiler kurmuş ve ailenin mimarı olmuştur. Moda’ da Fazıl Paşa Sokağı’ nın köşesinde oturan Pappa, uzun yıllardır Moda’ da yaşayan aileler tarafından bugün bile hatırlanmaktadır. M. Ekdal Kadıköy isimli kitabında C. Pappa’ dan Pape Kalfa olarak bahseder7. Aldığı eğitim hakkında bilgi veremeyen Ekdal’ ın, dönemin eğitim almayan mimarlarına verilen ‘kalfa’ lakabını kullanması normaldir. Ancak C. Pappa hakkında elde edilen yazılı bilgiler sınırlı olsa da mimarlık formasyonunun açıklığa kavuşturucu niteliktedir. Edmund Augustin Delaire, 1793-1907 yılları arasında Ecole des Beaux – Arts’ da okuyan yedi Türkiye’ li (liste par residences Turquie) öğrenciyi şöyle sıralar: Farra, Pappa, Thadadjan, Vallury, Vedat Bey, Zenop, Zipcy8. M. Sözen, Son Elli Yılın Mimarlığı adlı kitabında Cumhuriyet öncesi dönemde İstanbul’ da faaliyet gösteren mimarlar arasında Pappa ismini de sayar9. İstanbul ile ilgili yıllıklar hazırlamış olan C. Cervati Annuare Oriental’ de Mimar Pappa’ yı 1912’ de İstanbul’ da bürosu olan mimarlar arasında gösterir10.

Fransa’ daki Beaux Arts eğitiminden sonra o dönemde yabancı ve levantenlerin oldukça ilgisini çeken Moda’ ya yerleşen C. Pappa, pekçok eserini bu semtte gerçekleştirmiştir11. Beaux Arts’ ın ana tasarım kuralları olan simetri ve aksiyel düzen anlayışı Pappa’ nın yapılarında kolaylıkla okunabilir. Ayrıca C. Pappa’ nın Beaux Arts akılcılığı yanında Osmanlı konut mimarisinin geleneksel kalıplarını başarılı bir şekilde kullandığı söylenebilir.

Sarıca Ailesi yapılarından Anadolu, Rumeli ve Afrika Pasajları’ nın mimarları kesin olarak bilinmemektedir. C. Can, Rumeli Pasajı’ nın üslup özellikleri bakımından Jasmund yapıları ile benzer özellikler taşıdığını yazar12. Bu ihtimal güçlü olmakla birlikte pasajlarla, Pappa’ nın eseri olan Elmadağ’ daki Arif Paşa Apartmanı arasındaki planimetri benzerliği bu yapıların mimarının Pappa da olabileceğini gündeme getirmiştir13. Her iki mimar da aynı aile için çalışmış olduğundan sözkonusu yapıların tasarım ve inşaatını birlikte yürütmüş olmaları olasılığı da bulunmaktadır.

Aşağıda anlatılacak olan köşkler ve sayfiye evleri ile apartmanlar, yüzyıl dönümünde seçkinlerin konut taleplerini yansıtırken mimarları olan A. Jasmund ile C. Pappa’ nın yapılarındaki planimetri özelliklerine –altı çizilmeden de olsa- ışık tutmaktadır.

Köşkler ve sayfiye evleri

19. yüzyılda derinleşen sınıf farkı ve batılı yaşam biçimi, soylu konutları ile orta tabakaların konutları arasında belirgin farklılıkların doğmasına yol açar ve bu fark zamanla semt ölçeğine taşarak kent içinde bir ikilem oluşturur. Geniş bahçeler içinde yer alan, genellikle iki ya da üç katlı konutlar şeklinde ifade edebileceğimiz sayfiye evleri14, birarada oluşturdukları peyzajla bulundukları semtin arsa değerlerinin artmasında etkili olurlar. Geleneksel plan tipinin sürdürüldüğü sayfiye evlerinin ana tasarım ilkesi manzaraya alabildiğine açık, doğal çevreyle görsel ve fiziksel bütünlük içinde olabilmekti. Zemin kat da dahil tüm katlarda çok sayıda pencere açılarak ve üst katlarda balkon ve teraslar yaratılarak bu bütünlük sağlanmaya çalışılmıştı.

Cemil Topuzlu (eski Çiftehavuzlar) Caddesi’ nde geniş bahçeler içinde birbirinden uzakta inşa edilen Ragıp Paşa ve Tevhide Hanım Köşkleri dönemin sayfiye evi tipinin karakteristik özelliklerini taşıyan ihtişamlı örneklerdir15. Eski tarımsal arazinin geniş bahçelere bölünmesiyle oluşan imar düzeninin tipik bir örneği bu köşklerin yer aldığı arazide görülür. Yapım sistemi kagir olarak seçilen ve cepheleri ahşap malzemeyle kaplanan köşklerin kagir olarak inşa edilmesi 20.yüzyıl başlarında ahşap inşaat geleneğinden kopuşun göstergesi olduğu gibi ‘konforu ve maliyeti yüksek olan yapıların uzun yıllar korunarak kalabilmesi’ şeklinde açıklanabilecek olan bir ileri görüşlülüğün de ifadesidir. Tevhide Hanım Köşkü’ nde geleneksel sofalı plan tipi kullanılmış ancak geleneksel plan tipinde rastlanmayan çoklukta balkon planlanarak köşkün manzarayla olan ilişkisi güçlendirilmiştir. Cephelerinde zengin bir üslup çeşitliliğinin izlendiği köşkler; kuleler, kule terasları, dairesel pencereler, merdivenli anıtsal girişler vb. öğelerle Avrupa ülkelerindeki aynı dönem sayfiye evleri ile yarışır.

Arif Paşa Köşkü ise dönemin köşk ve sayfiye evlerine benzemekle birlikte farklı özelliklere sahiptir. Arif Paşa bu yapıyı mevsimlik değil sürekli kullanım için Moda’ nın o dönemde de en önemli yerleşim ve alışveriş merkezi olan Moda Caddesi üzerinde geniş bir bahçe içinde yaptırır. Köşkü benzer yapılardan ayıran en önemli özellik, bir aile apartmanı16 gibi, her konut biriminin birbirinden bağımsız olarak tasarlanmış olmasıdır. Bu özelliği ile Arif Paşa Köşkü, geleneksel konak ile aile apartmanları arasında bir geçiş yapısı gibidir. Köşkün içindeki servis merdiveni, hizmetli odaları ve çatı katındaki çamaşırhane, onu dönemin büyük apartmanlarına yakınlaştırır. Geleneksel sofalı plan tipine sahip olan köşk, diğer köşkler gibi ahşap kaplamalı değil, zemin katta rustik taşlarla, üst katlarda taş dokusu izlenimi veren sıva derzleriyle tam bir taş yapı etkisindedir. Cadde yönündeki kolonlu, yüksek ve anıtsal girişi ancak saraylarda görülen ihtişamlı bir etkiye sahiptir. Cephe elemanlarındaki geleneksel izler taşımayan, tamamıyla batı etkili düzenleme ve üslup özellikleri yapıyı çağdaşlarından farklı kılar.

Sayfiye evleri ve köşklerde görülen ortak özelliklerden birisi de kalabalık olan geniş aile üyeleri dışında hizmetlileri de barındırabiliyor olmasıdır. Bu özellik Arif Paşa Köşkü’ nde ana girişlerden bağımsız olarak planlanan servis girişi, her katta mutfağa ve sofaya açılan servis kapısı ve servis merdiveninin ara sahanlıklarında mutfaktan geçilerek kullanılan hizmetli tuvaleti ile iyice vurgulanmıştır. Böylelikle hizmetliler ile ev sahiplerinin köşkle olan ilişkileri koparılmıştır.

Apartman ve Pasajlı Apartmanlar

Endüstri Devrimi sonrasında kentlere akın eden insanların konut ihtiyacı, çok sayıda konut birimini barındırabilen apartmanlarla çözülmüştü. İstanbul’ daki apartmanlaşma batıdaki örnekleriyle benzer koşullar içinde doğmuş olsa da temelde dayandığı noktalar farklıdır17. 1839-1920 arasındaki ‘göreli modernleşme’ döneminde, modernleşme, erken sanayileşmiş ülkelerdeki gibi işgücünü mobilize eden ‘sınai sektörüne değil, esas olarak mal ve parayı mobilize eden ‘ticaret ve finans’ sektörlerine dayanmaktadır. Bu işgücünü belirli merkezlere çekerek düzenli nüfus artışına yol açan, dolayısıyla da kentlerin mekansal strüktürünü kısa zamanda ve köklü biçimde dönüştüren bir modernleşme biçiminin bu dönemde yaşanmadığı anlamına gelmektedir18. Dolayısıyla batıda modern sanayi toplumunun yeni belirlenmiş orta tabakalarının, memur ve işçilerin konutu olarak doğan apartmanlar, 19. yüzyıl sonu İstanbul’ unda zenginliği katlanarak artan üst tabaka ile yeni orta tabakaların konutu olarak gelişmiştir19.

Sarıca Ailesi’ nin yaptırdığı apartmanlar iki kategoride incelenebilir. Bunlardan birincisi küçük ya da orta çaplı bir girişimciyi gerekli kılan, kentin Galata-Pera, Ayazpaşa, Şişli ve Kadıköy gibi semtlerinde sıklıkla karşımıza çıkan bitişik nizam apartman tipidir. Bitişik nizam apartman, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra, küçük parselin elverdiği kalıplar ve ortalama kullanıcı standartları çerçevesinde birbirine benzeyen tipler şeklinde biçimlenmişti20. Bu tip içinde genelden ayrılan ve farklı tasarım özellikleriyle dikkat çeken örnekler de vardı elbette. Bunlardan biri, Moda’ da Lorando Caddesi’ ne bağlanan Ağa Bey ve Ruşen Ağa Sokak’ larının köşesinde yer alan Arif Paşa Apartmanı’ dır (1903-1906, C. Pappa). Arif Paşa, kendisinin yaşadığı köşke yakın olan bu apartmanı kiraya vermek üzere yaptırır. Yapının o dönemdeki kullanıcıları Moda’ da çoğunluğu oluşturan orta ve üst tabaka Levanten ve azınlık aileler olmalıdır. Normal katlarında üçer konut birimi bulunan yapının en özgün yanı, giriş holüne açılan, üzeri metal konstrüksiyonlu camla örtülü aydınlıktır. Aydınlığın ortasındaki merdivenlerden, yükseltilmiş zemin kat konut birimlerine ulaşılır. Konut birimlerinin koridor ya da ıslak hacimleri ile merdiven sahanlığının pencereleri bu aydınlığa açılır. Aydınlık tasarımı, mekanların hava ve ışık sorununa standartların dışında bir çözüm getirirken, aynı zamanda konut birimleri ile sokak arasında bir geçiş mekanı işlevi de görür. Yapının çatı katında çamaşırhane, iki kurutma terası ve her konut birimi için özel depolar bulunur. Arif Paşa Apartmanı bu özellikleriyle dönemin büyük apartmanlarının standartlarına yaklaşan özgün bir bitişik nizam apartmandır.

İkinci kategoriyi, geniş parseller içinde, genellikle iki ya da daha fazla bloktan oluşan apartman tipi oluşturur21. Bu tip, bitişik nizam apartmanlar gibi sıklıkla karşımıza çıkmaz zira büyük girişimciyi gerekli kılar. Ayrıca kentin sıkışık dokusu içerisinde, büyük parselde inşaat yapmak serbest girişimci için her zaman mümkün olmaz. Büyük ölçekli girişime kent içindeki yeri ve kullanım şekli olarak iki şekilde rastlarız. Birincisi, kent içinde gelişmeye açık olan semtlerde bahçeli ya da avlulu olarak şekillenen, cadde ya da sokakla olan ilişkisine göre zemin katlarında dükkanları olabilen tiplerdir. Arif Paşa’ nın yaptırdığı, şimdiki adı Sarıcazade Abdullah & Osman Bey Apartmanı olan Arif Paşa Apartmanı (1902, C. Pappa) bu tipin avlulu örneklerinden biridir22. Yapı, kentin ticaret merkezi olan Beyoğlu’ ndan kuzeye, Şişli’ ye doğru gelişen ana aksın solunda yer alarak, yüzünü o yıllarda bomboş olan Talimhane’ ye, dolayısıyla Taksim Meydanı’ na doğru çevirmiştir. 818 m2 taban alanı, 6100 m2’ lik toplam alan, 31.6 m.’ ye varan yüksekliği, konut birimlerinin ve dükkanlarının konforu ile dönem standartlarının hayli üzerine çıkmıştır. İki bloktan oluşan apartmanın her katında beş konut birimi bulunur. Yoğunluk bilinçli olarak düşürülmüş, az sayıda ancak büyük ve konforlu konut birimleri tasarlanarak, hedef kitle olan üst tabakanın memnuniyeti amaçlanmıştır23.

Büyük girişim gerektiren apartmanlar ikinci olarak kentin ticaret merkezinde, zemin katlarında dükkanların bulunduğu, içinde yer alan geçitle cadde ya da sokakları birbirine bağlayan pasajlar şeklinde karşımıza çıkar. A. Yücel bu yapıları ‘tüccar apartmanları’ olarak değerlendirir24. Gerçekten de zemin katlarındaki dükkanlar ve üst katlarındaki konutların kiraları ile değerli birer yatırım aracı haline dönüşen pasajlı apartmanlar, dönemin yoğun ticaret ortamında servet birikimiyle zenginleşen tüccarlar tarafından yaptırılmıştır. Saraydaki mabeyncilik görevinin yanısıra ticaretle de uğraşan Ragıp Paşa’ nın yaptırdığı, adlarını imparatorluğun yayıldığı coğrafyalardan alan Anadolu, Rumeli ve Afrika Pasajları bu konuda verilecek en iyi örneklerdir. Beyoğlu’ nda, geniş parseller üzerinde ve çok katlı olarak inşa edilen pasajlar, Ragıp Paşa’ nın prestijinin yanısıra –bir özel girişim olmasına rağmen-imparatorluğun gücünü de simgelemek ister gibidir. Tüm pasajlarda toplam 67 dükkan ve 134 daire olduğu düşünülecek olursa yapıların spekülatif açıdan ne kadar değerli olduğu anlaşılabilir. Arif Paşa Apartmanı’ ndaki konutların zengin kalem işleriyle bezeli tavanlarına, dönem standartlarının üzerindeki ıslak hacim konforuna25 ve oldukça büyük yaşama mekanlarına bu pasajlarda rastlanmaz. Pasajlarda da oldukça büyük konutlar olmasına rağmen, ticaret merkezinde yer almanın yapılara kattığı spekülatif değer, konut birimi sayısının konut standardından daha önemli olması sonucunu doğurmuştur. Ayrıca bu konutların, üst tabakanın yanısıra yeni oluşan orta tabakaları da hedef kitle olarak aldığını söyleyebiliriz. Zira konut birimlerinin alanları özellikle Afrika Pasajı’ nda yaygın üst tabaka ailelere yetmeyecek kadar küçüktür26.

Büyük girişimi gerektiren iki apartman tipinin ortak özellikleri vardır. Bunların arasında birden fazla merdiven, asansör, çatı katlarındaki ortak teras, çamaşırhane ve hizmetli odaları, servis girişleri, bodrum veya çatı katlarında her daire için özel depolar sayılabilir. Dönemin büyük ölçekli apartmanlarında, batıdaki örneklerinde de olduğu gibi lineer bir koridor sistemi görülür. Koridorlar ve bazen onlara eklemlenen holler Arif Paşa Apartmanı’ nda olduğu gibi yapının orta aksı boyunca yer alıp, her iki tarafındaki mekanlara dağılımı sağlar. Rumeli Pasajı ve Anadolu Pasajları’ nda yapıların neredeyse tamamında devam eden bir koridor sistemi bulunmaktadır. Odalar bu koridorların önünde dizili olarak yer alır. Rumeli Pasajı’ nda orta akslarda birbirine paralel olarak düzenlenen koridorların ortasında ıslak hacimler ve aydınlıklar planlanmıştır. Islak hacimler ve koridorlar olarak niteleyebileceğimiz servis mekanları yapının ortasında, odalar ise onların önünde yer alırlar. Böylelikle hem servis mekanları işlevsel olarak birbirine yakınlaşmış hem de ıslak hacimler arasında tesisat birliği sağlanmıştır. Geleneksel konutlarda mekan kurgusunu ikincil olarak etkileyen ıslak hacimlerin, dönem apartmanlarında mekan kurgusunun oluşumunda etkili olan ve giderek çekirdekler haline dönüşen birincil mekanlar olduğu söylenebilir. Islak hacimlerde kullanılan donatılar modernleşmeyle birlikte değişen günlük yaşam alışkanlıklarına karşılık vermektedir. Banyolarda kullanılan dökme demir küvetler değişen banyo kültürünün simgesidir. Geleneksel konuttaki ocağın yerini çok sayıda ve farklı büyüklüklerde pişirme gözünü içeren demir kuzineler almıştır.

Plan tipolojisi açısından geleneksel sofa-odalar ilişkisi bazı örneklerde devam etmekle birlikte bu ilişki hol-odalar ya da koridor-odalar şekline dönüşür. Arif Paşa Apartmanı’ nda avluya bakan birimlerde sirkülasyon, koridorlar ve onlara eklemlenen hollerle sağlanmış, avlunun orta aksına yönlenen cumbalı odalar bir sofa gibi tasarlanmıştır. Sokaklara bakan birimlerde ise orta sofalı tip daha kolay okunabilir.

Dönem apartmanlarında geleneksel konutlardaki çok işlevli odaların yerine –yatma, yaşama, ağırlama, pişirme, temizleme- gibi farklı işlevlere cevap verecek farklılaşmış mekanlar oluşmaya başlar. Arif Paşa Apartmanı’ nda mekanların boyut ve prestij farkına göre yatma ve yaşama işlevlerinin ayrışmaya başladığı gözlenir. Prestijli olan caddeye ve avluya bakan mekanların, sokaklara ve arka cepheye bakan mekanlara göre daha büyük tasarlandığı ve bezeme elemanlarının daha çok vurgulandığı, dolayısıyla da yaşama işlevine ayrıldığı söylenebilir. Aynı durum pasajlar için de geçerlidir ancak hiyerarşi farkı daha çok konut birimleri arasında oluşturulmuştur. Caddeye bakan konutlar, avluya ve sokaklara bakan konutlara göre daha büyüktür. Mekanların ise genellikle birbirine yakın büyüklükte olduğu, farklılıkların ancak cephe hareketlerine bağlı olarak oluştuğu gözlenir.

Arif Paşa Apartmanı, Rumeli ve Anadolu Pasajları’ nda bulunan servis merdivenleri dönemin sınıfsal dönüşümünün konut planlamasına yansıması olarak görülebilir. Üst tabakalar için planlanan bu apartmanlarda hizmetliler için, hem işlevsel açıdan hem de sınıf farkından dolayı bağımsız merdiven ve servis kapıları tasarlanmış, hatta bazı örneklerde –Arif Paşa Apartmanı’ nda olduğu gibi- hizmetli tuvaletleri planlanmıştır. Servis girişlerinin mutfağa ya da mutfağa yakın hollere açılması planlamadaki fonksiyonalist eğilimin uzantısıdır.

Yukarıda genel yerleşim prensipleri ve planimetrilerini anlatmaya çalıştığım, bir üst tabaka ailesinin kendi yaşam alanları olan köşkler ile kiralık konut olarak yaptırdıkları apartmanların -altı çizilmese bile- birbirine benzeyen özellikler taşıdığını söyleyebiliriz. Şöyleki her iki konut tipi de geleneksel konutun tersine dışa açılmaktadır. Bu açılım apartmanlarda doğrudan sokağa, kent merkezindeki caddeye ya da bir avluya olabilmekteyken köşklerde büyük pencereler, balkonlar ve teraslarla doğaya doğru olmaktadır. Her ikisinde de -kadının aile içindeki rolünün değişmesinin de etkisiyle- mahremiyetin çözülmeye başladığını görüyoruz. Kat sayısının her iki örnekte de genel bir artış içinde olduğu hatta Ragıp Paşa ve Arif Paşa Köşkleri’ nde olduğu gibi bazı köşklerin kat sayılarıyla apartman formatına yaklaştığı kolaylıkla izlenebilmektedir.Yapım sistemi her iki türde de kagir olarak seçilmiştir. Bu eğilim genelden farklıdır, zira köşk ve sayfiye evlerinin ahşap strüktürlü örneklerine sıkça rastlanır. Her iki konut tipi de üst tabakaya hitab ettiği için hizmetliler için ayrı girişler ve servis merdivenleri planlanmıştır. Cephelerde ise genel anlamda Neoklasizminin etkili olduğu ve zaman zaman abartılı eklektik bir tavrın göze çarptığını söylemek mümkündür.

Sonuç olarak sahip olunan maddi güce ve sosyo-kültürel eğilime göre üst tabakanın bir kısmı -genellikle yüksek bürokrat ve tüccar aileleri- sayfiye bölgelerinde doğaya dönük yaşamı tercih etmiş, bir kısmı da -yeni oluşan üst-orta tabaka- tercihini kent merkezinde, çok sayıda ailenin aynı binada yaşadığı apartmanlardan yana kullanmıştı. Her ikisinin de bugün olduğu gibi o dönemde de cezbedici tarafları vardı. Günümüzde kent merkezinin havasını bütün dezavantajlarına rağmen solumadan edemeyenlerle, merkezden koparak altkentlerde kendilerine yeni bir dünya yaratmak isteyenler yüzyıl dönümündekilerle benzer eğilimlere sahiptirler sonuçta.



Y. Mimar YTÜ




Notlar:

1 Bu makalede yer alan malzeme ve temalar Yıldız Teknik Üniversitesi, Rölöve Restorasyon Yüksek Lisans Programı’ nda, Doç. Dr. Cengiz Can danışmanlığında hazırlanan tez çalışmasında kapsamlı olarak işlenmiştir: P. Öğrenci, 19. Yüzyıl Özgün Konut Tipleri Bağlamında Sarıca Ailesi Yapıları Mimar C. Pappas ve Arif Paşa Apartmanı, YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 1998.
2 Osmanlı Dönemi’ nde ailenin gelişimi ve Tanzimat ailesi için bkz. İstanbul Ansiklopedisi, C.1, s.139-145.
3 Ailenin bilinen en eski üyesi olan Sarıca Paşa’ nın 1811’ de öldüğünü, türbesinin Kosova’ da olduğunu ve Ragıp Paşa ve Arif Paşa kardeşlerin babasının Murad Efendi olduğunu biliyoruz. Murad Efendi’ nin ayrıca Reşit Paşa ve Raif Bey adlarında iki oğlu daha vardır ancak haklarında bilgi bulunmamaktadır. Sarıca Ailesi hakkında bilgi için bkz. M. Ekdal, Kadıköy, Kadıköy Belediyesi Yayını, İstanbul, 1996, s. 49, 396-401, B. N. Şehsuvaroğlu, Göztepe, İstanbul, 1969, s.113, 117-118.
4 Rumeli Pasajı İstiklal Caddesi üzerinde, Ağa Cami yanında bulunur ve içindeki geçitle İstiklal Caddesi, Çeşme Sokak ve İmam Sokağı birbirine bağlar. Anadolu Pasajı bugünkü Atlas Sineması’ nın bitişiğindedir ve İstiklal Caddesi’ ni Erol Dernek Sokağı’ na bağlar. Afrika Pasajı ise Büyük Parmakkapı ve Küçük Parmakkapı Sokak arasındaki yapı adasındadır ve haç formunu andıran avlusuyla bu sokaklar arasında geçiş imkanı sağlar. Rumeli ve Anadolu Pasajları 1905 tarihli Goad Haritası’ nda yer almaktadır; dolayısıyla 18. yüzyıl sonu ya da 19. yüzyılın ilk beş yılı içerisinde ve köşklerden önce inşa edilmişlerdir. Sözkonusu haritada yer almayan Afrika Pasajı ise 1906 – 1920 yılları arasında inşa edilmiş olmalıdır.
5 Arif Paşa Köşkü inşaatı 1898’ de başlamış ve 1903’ de tamamlanmıştır. Moda’ daki Arif Paşa Apartmanı 1905 Goad Haritası’ nda yer alır ve büyük olasılıkla Arif Paşa Köşkü’ nden sonra (1903-1905) inşa edilmiştir. Elmadağ Caddesi üzerinde olan Arif Paşa Apartmanı 1895 Huber haritasında yer almaz, yapının sahipleri vergi kayıtlarındaki bilgilere göre 1902’ de tamamlandığını söylemektedirler.
6 Sirkeci Garı, yuvarlak pencereleri, çeşitli türde kemerleri, ve kuleleri ile Memluk ve Kuzey Afrika etkileri taşıyan Oriental bir görünüme sahiptir. Üçgen bir parselde yer alan Germina Han’ ın dairesel planlı meydan cephesi, bakır kubbeli bir kule ile tamamlanmıştır. Jasmund benzer kule öğesine Ragıp Paşa Köşkü’ nde de yer vermiştir. Sirkeci Garı’ ndaki oriental etkileri, Ragıp Paşa Köşkü’ nün deniz cephesindeki sekizgen formlu biçimlerin çatılarında, kulede ve çeşitli şekillerdeki kemerlerde izlemek mümkündür. Jasmund hakkında daha geniş bilgi için bkz. C. Can, İstanbul’ da 19. Yüzyıl Batılı ve Levanten Mimarların Yapıları ve Koruma Sorunları, YTÜ Doktora Tezi, İstanbul, 1993, s.332 ve A. Batur, “Jasmund”, İstanbul Ansiklopedisi, C.4 , İstanbul, 1993, s. 257-258.
7 M. Ekdal, a.g.e., s. 49.
8 E. A. Delaire’ den aktaran T. Artan, “Topkapı Sarayı’ ndaki Bir Grup Mimari Çizimin Düşündürdükleri”, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık-5, İstanbul, 1992, s. 35.
9 M. Sözen, Cumhuriyet Dönemi Türk Mimarlığı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1984, s.33.
10 C.Cervati, Annuare Oriental du Commerce, de 1’Industrie, de 1’Administration et de la Magistrature-1912, İstanbul, 1912.
11 C. Pappa’ nın Moda’ da bilinen diğer yapıları için bkz. P. Öğrenci, a.g.e., s. 99-109.
12 C. Can, a.g.e., s. 332.
13 Servis merdiveni – mutfak ilişkisi ve çatı katındaki çamaşırhane çözümleri sözkonusu yapılarda aynı kurguya sahiptir. Arif Paşa Apartmanı ile Afrika Pasajı’ nın bazı cephe elemanları arasında benzerlikler vardır. Daha geniş bilgi için bkz. P. Öğrenci, a.g.e, s. 65, 74, 80-81.
14 Köşk ve sayfiye evleri hakkında bkz. S. Denel, Batılılaşma Sürecinde İstanbul’ da Tasarım ve Dış Mekanlarda Değişimin Nedenleri, ODTÜ Yayınları, Ankara, 1982, s.46-48 ve A. Yücel, “İstanbul’ da 19. Yüzyılın Kentsel Konut Biçimleri”, Tarihten Günümüze Anadolu’ da Konut ve Yerleşme, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1996, s. 311.
15 Ragıp Paşa’ nın yaptırdığı köşkler için bkz. Y. Demiriz, “Caddebostan’ da Mabeynci Ragıp Paşa’ nın Kızı için Yaptırdığı Köşk Hakkında Bazı Notlar”, Semavi Eyice Armağanı İstanbul Yazıları, Türkiye Otomobil Kurumu Yayını, İstanbul, 1992, s.363-367, Y.Demiriz, “Ragıp Paşa Köşkleri”, İstanbul Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul, 1993, s. 296,
16 Osmanlı ailesinin geniş yapısı, çekirdek aileye dönüşürken bir ara konut çözümü olan ‘aile apartmanları’ türemiştir. Aile apartmanları, birbirinden tam bağımsız olarak yaşama alışkanlığını henüz edinmemiş, farklı kuşak aile bireylerinin birbirinin üzerinde etkili olduğu ve ekonomik olarak çok katlı konut yaptırmaya müsait ‘henüz değişmemiş yaygın üst tabaka ailelerin’ tercih ettiği tipler olmuştur. Böylelikle aile, birbirinden kopmadan aynı çatı altında ancak ayrı dairelerde yaşama şansını elde etmiştir.
17 Apartman tipi konutun batıdaki gelişimi için bkz. İ. Bilgin, Konut Üretiminin Karşılaştırmalı Analizi, YÜMFED Yayınları, İstanbul, 1992, s.27-28, İstanbul’ daki gelişimi için bkz. S. Denel, a.g.e., s. 43-45, 52-54, M.Ünal, “Türkiye’ de Apartman Olgusunun Gelişimi: İstanbul Örneği”, Çevre, S. 4, İstanbul, 1979, A. Yücel, a.g.e., s. 309.
18 İ.Bilgin, “Anadolu’ da Modernleşme Sürecinde Konut ve Yerleşme”, Tarihten Günümüze Anadolu’ da Konut ve Yerleşme, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1996, s. 474.
19 M.Kıray, Osmanlı’ da ilk orta tabakalaşma eğilimlerinin, 19. yüzyılda batıya bağlı iş örgütlerinde çalışanlar ve orta çaplı tüccarlaşma eğilimleri ile ortaya çıktığını yazar. Daha geniş bilgi için bkz. M.Kıray, “Apartmanlaşma ve Modern Orta Tabakalar”, Çevre, S. 4, s. 78.
20 Bitişik nizam apartman hakkında bkz. İ. Bilgin, “Apartmanın Vatanı Olur mu?”, Arredemento Dekorasyon, S. 92, Mayıs 1997.
21 Büyük apartman formatının batıdaki ve Türkiye’ deki gelişimi hakkında bkz. İ. Bilgin, “Birinci Kuşak Modern Konut Mimarisi ve Maçka Palas”, Bir Sadakat Hikayesi, Körfez Bank Yayını, İstanbul, 1999, s. 111-119.
22 Avlulu tipin İstanbul’ daki başka bir örneği Galata’ daki Doğan Apartmanı’ dır. Dönemin diğer büyük konut blokları arasında Teşvikiye’ de Maçka Palas ve Galata’ da Barnathan Apartmanı sayılabilir.
23 Bilgin (1999, s.112), spekülatif girişimlerde kaybedilen alanın, geriye kalanın kalitesiyle telafi edileceğini, bunun için de hedef kitlenin dar gelirli orta tabaka değil, bu farkı ödeyebilecek üst-orta tabaka olması gerektiğini yazar.
24 A. Yücel, a.g.e., s. 309.
25 Arif Paşa Apartmanı’ nda tüm konut birimlerinde banyo ve wc mekanları ayrışmıştır. Bazı dairelerde ayrıca hizmetli tuvaleti de planlanmıştır. Rumeli ve Anadolu Pasajları’ nda caddeye bakan dairelerde ayrışmış banyo ve wc mekanları bulunurken, sokaklara bakan dairelerde banyo bulunmamaktadır. Afrika Pasajı’ nda ise dairelerde banyo mekanı bulunmamaktadır.
26 Rumeli Pasajı 1435 m2’lik bir parsel üzerinde 1245 m2 (190 m2 geçit) üzerine inşa edilen iki bloktan oluşur. 6 normal katı olan yapının içinde 30 dükkan ve her katında 8 tane olmak üzere toplam 52 konut birimi vardır. Konut birimlerinin büyüklükleri 75 m2 ile 195 m2 arasında değişmektedir. Anadolu Pasajı 800 m2’ lik bir parsele bitişik iki blok olarak inşa edilmiştir. Yapının oturduğu alan 680 m2’ dir. 5 normal kattan oluşan pasajda 17 dükkan, her katta 4 tane olmak üzere toplam 20 konut birimi vardır. Konut birimlerinin büyüklükleri 65 m2 ile 175 m2 arasında değişmektedir. Büyük Parmakkapı Sokak ile Küçük Parmakkapı Sokak’ larını birbirine bağlayan Afrika Pasajı 1090 m2’ lik bir parselde 900 m2 üzerine inşa edilmiştir. Bitişik üç blok şeklinde inşa edilen pasajda 6 normal kat bulunur. Her katta 10 tane olmak üzere toplam 62 konut birimi ve 20 dükkanı olan pasajda konut birimlerinin büyüklükleri 45 m2 ile 115 m2 arasında değişmektedir.